Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün 84. ölüm yıl dönümünde, onu bu defa dile bıraktığı bir mirasa işaret ederek anmak istedik. Bu yüzden, dili ve kültürü birbirinden ayırmayan Atatürk’ün Türk İşaret Dilinde kazandığı anlamlara bakarken, bir sözcükten ötesine nasıl geçildiğini örnekler üzerinden anlatmaya çalışacağız. Yaşayan bir dil olarak Türk İşaret Dili ve Atatürk’ün bu dilde bulduğu karşılıkları da tarihsel süreç içinde değerlendirirken, görünenin altında yatan anlamların oluşma sürecine de tanıklık edeceğiz. Çalışmalarını onun bir gençliği olarak sürdüren Dostext için, bu yaslı günde aksi de düşünülemezdi zaten..
Hayat Dolu Bir İşaret
Türk İşaret Dilinde Atatürk’ü anma işaretinin değişen yapısına ve kazandığı anlam ile içinin nasıl dolu olduğuna elin tek bir şekliyle kanıt verebiliriz. Sadece işaret parmağı kullanılarak yapılan pek çok işaret var. Bunlardan ilki, “Atatürk’ün kendisi. ‘Devlet’ ile eş anlamlı olan bu işaretin aynı zamanda şahit, sağ ve canlı anlamlarını taşıdığı kayıtlara geçmiş. Bu da, bir devletin doğuşuna canlı tanıklık yapmakla kalmamış bir önderin adını yaşatırken içeriği çoğaltan bir cümle yapısına ulaşıyor. İşaret parmağı ile yapılan bir diğer işaret ise, gözün üstündeki kaş. Bu verilerle kurulabilecek biçimsel bir bulmacadan ötesine, dilin kültürel altyapısına vereceğimiz örnek ile geçmek mümkün.
Atatürk’ün Kaşları
Kasım ayı, kavak ağacı gibidir. Halen kullanımda olan iki işaretten[1] biridir bu. Yüzde öne çıkan bir özelliğe göre verilen işaret isimlerinden biri olan Atatürk’ün ilk işareti, Mustafa Kemal’in dikkat çeken kaş yapısına gönderme yapar. Bu işaret, Atatürk’ün ölümünün ardından kasım ayı için de kullanılmaya başlamıştır ki dilin ‘yaşayan’ yapısının en hüzünlü örneklerinden biri olarak Atatürk’ün yasını tutar. “Türk İşaret Dilinde Atatürk sözcüğü önceleri, kaşlarının kalkıklığı metonimik bir yolla örneksenerek (…) ifade edilmiştir. Bu sözlükbirim bir süre sonra, Atatürk’ün öldüğü kasım ayını da ifade edecek şekilde anlam genişlemesine uğramış; ancak daha sonra, kasım ayı ve Atatürk arasında muhtemel bir anlam ayrışması ihtiyacıyla Atatürk sözcüğü”[2] bugünkü işaretini almıştır.
İşaretteki bu dönüşüm, toplumsal gelişmeler ve tarihi olaylarla yeni biçim ve kavramlar kazanan doğal dillerin canlılığına bir örnektir. Aynı zamanda, dilin kültürel alt yapısını da netler. “Böyle devingen bir kültürel edimi gerçekleştirebilmek için de aynı nitelikte yani sürekli gelişen bir araca ihtiyaç vardır. Bu araç da dildir. Çünkü okumak, anlamak, yorumlamak, intibah almak (bilinçlenmek), ve düşünmek ancak dil ile gerçekleşebilir. Kültürün, bir toplumun deneyimlerinin biriktirilmesi ve kuşaktan kuşağa aktarılması ile oluşan bir ‘sermaye’ olduğu düşünülürse bunun oluşmasında ve taşınmasında dilin temel belirleyici olduğu görülür.”[3]
Bu noktada canlılık, yaşamını sürdüren anlamına Atatürk ile eş işaretli olarak geldiğinden cümlenin anlamı katlanır. Bir sıfat olarak, “canı olan, diri, yaşayan, hareketli, hayat dolu, dinamik, güçlü, etkili, dikkat çekici, göz alıcı ve parlak”[4] özellikleri taşıyan canlı kelimesinin Atatürk’le eşleşmesi bir kez daha anlamlıdır. Onun naçiz bedeni, bir kasım ayının 10’unda toprak olmuşsa da kurduğu cumhuriyet ilelebet payidar kalacaktır!
Dostext Atatürk’ü Saygıyla Anıyor
Atatürk, devlet, 10 sayısı ve gözyaşı… Bunların her biri işaret parmağı ile gösteriliyor. Türk İşaret Dilindeki bu kullanımlar bir araya gelip anlamlı bir cümle oluşturduğunda ise hakiki bir şiirselliğe kavuşuyor. Yüreğimizde, mirası ve kurduğu cumhuriyet ile yaşayan Atatürk’ün işaret ettiği istikbale adını yazdırmaya hazırlanan Dostext, büyük önder Mustafa Kemal’i saygıyla anmaya devam ediyor…
[1] http://tidsozluk.net/tr/S%C3%B6zc%C3%BCk/Arama/kas%C4%B1m?
[2] Sema ASLAN DEMİR, Sessizliğin Dili: Türk İşaret Diline Dair Gözlemler, Bilig Dergisi, yaz 2010, sayı 54, s.14
[3] Dr. Muhsine BÖREKÇİ, Atatürk Dil ve Kültür, TAED, 2006, s.16
[4] https://sozluk.gov.tr/canlı sıfatı için yapılan açıklamalar tam olarak tırnak içerisindedir.